BEYLİCE KÖYÜ
Beylice köyü, Çorum İli Sungurlu İlçesinin kırsalda kalan bir köyüdür. Ankara-Samsun asfaltının sağında Sungurlu’ya 22km uzaklıkta, Çorum’a da 55 km dir. Üç tarafı ormanlık alanlar ile çevrilidir, Çok az ekilen araziye sahip ve bunların hiç biri sulu alan değildir. Köy altı denilen mevkiden bir çay yatağı geçer, fakat ilkbahardan kış mevsine kadar kurudur, hiç su akmaz. Kış mevsiminde de yatağını dolduramaz, debisi çok azdır. Fakat bütün bu olumsuzluklara rağmen, bu çay yatağının her iki tarafı ve köyün içi bol ağaçlık vardır. Bu ağaçlığın çoğunluğu, kavak, söğüt, iğde ve arik ağaçları yetiştirilmiştir.
Köyün tarihi hakkında kesin bir bilgi yoktur. Büyüklerden dinleyip duyduğuma ve Kazım Erezer’in küçük çapta ki bir araştırmasından okuduğuma göre, köyümüz bir demirci aşireti konar göçer yerleşkesinden oluşmuştur. Beylice köyünün tarihi geçmişi yaklaşık 250- 300 yıl arasındadır. Köye ilk yerleşenlerin Emin Turalı’nın dedesi Emin’in öncülüğünde, şimdiki isimleri ile Erezerler, Velikalar (Göksülükler) ve mamıklar(sarısülükler) Malatya’dan geldikleri söylenir. Kazım Erezer’in yazısında anlattığına göre, köyümüzün şu an ki olduğu yere ormanlık bol olduğu için çadırını kuran demirciler, o yıl kışın şiddetli geçmesinden dolayı atları ölür ve geldikleri yer olan Malatya’ya dönemeyip buraya yerleşmişlerdir. Atlarının ölümünden sonra da yerleşkenin ismi atkıran olur. Bu isim daha sonra İsipkıran olarak değiştirilir. Cumhuriyetin kuruluşundan sonrada Beylice olarak tekrar değiştirilir. Alevi bir Köydür.
Yazımın girişinde de belirttiğim gibi, Beylice köyü kırsal bir köydür ve verimsiz ekilen topraklara sahip olduğundan bölgenin en çok göç veren köylerindendir. Ekilen toprakları verimsiz olduğu gibi de azdır. Sadece bir iki ailenin 100 dönümü bulan toprağı vardır. Geri kalanların ise 10-15-20-25 dönümle sınırlıdır ve bu az sayıda ki topraklarda verimsizdir. Durum böyle olunca da ilk zamanlar yazları gurbette çalışılır kışları köye dönerlerdi. Kış çıkıncada hasat zamanı gelenedek gurbet yolu görünürdü. Hatta köyde hasatını kaldıracak adamları olanlar gelmezdi de.
Yazın dışarda çalışıp kışın köyde yemek zordu ve yetersizdi. Bunlardan ziyade hasrette vardı.aklım yettiğinden sonra gördüğüm cemlerde kışın yapılırdı ve gizli yapılırdı. Bu gizli yapılan cemler yanlış söylentilerede neden olmuştur. Halbu ki alevilerin baskı ve zulümden korktukları için gizli yaptıklarını anlamıyorlardı. Aleviler bu baskıyı Osmanlı zamanından beri üzerlerinde hissediyorlardı. Çaldıranda zalim Yavuz Selim tarafından kılıçtan geçirilmişti. Bu korku ve baskıdan ötürü Anadoluda alevi köyleri hep ıssız dağların arasında ücra köşelerdedir.Bizim köyde bunlardan biridir.topraksızdır, yoksuldur.Gurbetçileri kışın köye döndüğü için de cemleri kışın yaparlar.
Köyümüzde ilk göçler yakın olan Başkent Ankara’nın yolunu tutanlar devlet kademelerinde işe 1950 lerin sonu 1960 ların başlarında başlar. Köyümüze başlarlar. Başkentin kırsallarına gecekondular yapıp orada yaşamaya başlarlar. İlk başta şehire yabancılıktan dolayı zorluklarda yaşanır ve geriye köye dönenlerde olur.
Bu böyle devam edip gider. 1970 lerin sonu 1980 lerin sonlarında bu göçler hızlanır. Göçlerin çoğunluğu yine Başkent Ankara’dır. Fakat bu kes, çoğunluk iş alanı inşaat işçiliğidir. Askerliğini yapmış evlenen gençler göçü yüklediği gibi Ankara’nın yolunu tutar., Bu göçler 1990 ortalarında azda olsa İzmir’e kaymıştır. Fakat , bu göç Ankaran’ın onda biri bile değildir. İzmir’e yerleşenlerin hepsi İnşaatta çalışmaktadır. Ankara’dakilerin azda olsa devlet işinde çalışanları vardır. 1970 lerin ortalarında Avrupaya gidenlerde olmuştur ama bir kaçı hariç kısa dönem sonra dönüş yapmışlardır. Bunların dışında göç.ler çoğunlukta Ankara, Sungurlu, İzmir ve bir kaç ailede İstanbul, Çorum ve Mersin’e konaklamıştır.
Bu göçlerin sonucunda köyde az sayıda aile kalmıştır. Bunların azda olsa geriye dönen emeklilerden oluşmasıdır. Fakat köy o yığınla insanların yaşadığı yıllardan daha güzel olmasıdır. Yolları asfaltlanmış, köprüleri yapılmıştır. Yeni, yeni çeşmeler yapılmış, sularıda evlere kadar getirilmiştir. Tek olumsuz olanı ise, köyde öğrenci azlığından okulunun kapanmış olmasıdır. Az sayıdaki öğrencilerde taşıma sistemi ile Arifegazi de okumaktadır.
Beylice Köyünün yazları çok güzel olur. Her yanı yeşilli içindedir. Köyün girişinde Arife Gazi ile ortak arazi içinde olan birde çok eski çağlardan kalma, kayadan oyma üç katlı mağarası vardır. Bu mağaranın olduğu arazide Ürgüp peripacalarını aratmayacak güzellikte peri pacalarıda vardır.
İşte bu güzellikler içinde gözlerden ve devletten uzakta dağların ve tepelerin arasında, ücre köşelerde bir köydür Beylice Köyü, eskisi kadar kalabalık olmasada, yaz tatillerinde gitmeyi, görmeyi değer niteliktedir.
ÖNEMLİ NOT: Köyümüzün tarihi ve konumu hakkında elinde bilgiler bulunanlar benim ile paylaşmasını rica ederim.
aliturali@gmail.com dan ulaşabilirler, yada Beylicenin sesi sitesinin ziyaretçi defterine yazabilirler.
KOMÜNİST OZAN