• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/
  • https://twitter.com/
    • DURSUNOĞLU ALİ KOMÜNİST OZAN
    • KOMÜNİST OZAN DURSUNOĞLU ALİ'nin Şahsi Sayfasıdır

Asık İhsani'nin Sanatı

AŞIK İHSANI’ NİN  SANATI:

            Aşık İhsanı’  in sanatı devrimcidir. İnsanların sokakta bile yürümeye korktuğu  1960- 1980 yıllarında çıkıp stadyumlarda, kapalı spor salonlarında, sazıyla sözüyle bangır bangır sosyalizmin propagandasını yapmış, ezilen halkları bilinçlendirmeye çalışmıştır. Bunu yaparken de sanatında ki gücü halkından alıp halkına vermiştir.

            Aşık İhsanı'nın sanatı veya halk şiirine bakış açısı bazı yazar ve aydınlarımızın da ilk çıktığı günden dikkatini çekmeye başladı. Ve Aşık İhsanı ile konuşma arzusunda bulundular. Vatan gazetesinde (iki binli yıllarda çıkan vatan değil) bu yazarlarımızdan biriyle konuşurken İhsanı şöyle diyordu:”Ben çağımızı ve çağımızın geleceğini anlatıyorum. Eski şairlerin şiirlerini söylemekten bir şey çıkmaz. Her gün ileri ve yeni şeyler söylemek ve yaratmak lazım.”

          Evet Aşık İhsanı'nın sanatı ve yaşamı yukarıda söyledikleriyle bir birini bütünler durumdadır. Çünkü hep ezilen ve sömürülen işçi sınıfı için yeni şeyler üretmenin zorunluluğu içinde olmuştur. Yaptığı sanatın kaynağını da ezilen ve horlanan işçi sınıfından almıştır. Birileri gibi,işçi sınıfının sorunları yığılıp kalmışken, yada işçi sınıfının sömürüldüğü bir sistemin içindeyken, gül ile bülbül veya toprakla uğraşmamıştır. Hiçbir zaman burjuvadan ilham almamış

ve onların isteği doğrultusunda  şiir yazmamıştır. Aşık İhsanı salt ve yalın işçi sınıfı için gerekli olanı söylemiştir. Ha bunu yaparken de kimseden direktif almamıştır, kendi içinden geldiği biçimde konularını seçip gün ışığına çıkarıp, yönetenlerin ve halkı ezenlerin kafalarına bir çivi gibi çakmıştır.

             Hatta, Aşık İhsanı'nın bu denli bilinçli ve düzenli çıkışını takip eden bazı yazarlarımız ona şöyle deme yanılgısına düştüler. “Okul yüzü görmeyen bir kişi bu denli vurgulu ve etkili şiir üretemez. Buna Sovyetlerden yazıp gönderiyorlar oda söylüyor.” Fakat işin aslı böyle değildi. İşin özünü araştırıp takip ettiler ki gerçekten yanıldıklarının farkına yine kendileri vardılar. Çünkü yazanda söyleyende Aşık İhsanı idi. Bunun bir okur yazar meselesi olmadığını anladılar ve sınıf ve toplum bilincinin neler yaptırdığını da kavramış oldular. Çünkü  bu bir inançtı (tanrı kavramı değil) işçi sınıfına olan bağlılığı ve sosyalizme olan inancı idi. Bütün benliğiyle sınıfına bağlılığıydı. Onurlu yaşama giden yolun buradan başladığını fark etmekti.  Yukarıda ilhamını işçi sınıfından alıyordu derken; ezilen halkların ve ezilen sınıfların ideolojisi olan sosyalizmden bahsetmiştim. Bu felsefede Aşık İhsanı'nın özüne işlemişti. Yazdığı her  satırda söylediği her dizede ondan bahsediyor ondan çalıp söylüyordu.

               Aşık İhsanı sanatını, sanat olsun diye değil, halkını bilinçlendirme, işçi sınıfını coşturma. Bir araya toparlama, emperyalizme karşı harekete geçirip mücadeleye çağırmak için yapıyordu. İşçi sınıfı arasında bu denli çok tutulması, söylenmesi ve dinlenmesi de buradan geliyordu. Aslında Aşık İhsanı'nın her dizesinde işçi sınıfı kendini buluyordu, kendini dinliyordu, bunun yanında sorunlarının çözümü de orada idi.

Aşık İhsani, söylemiş olduğu türkü ve şiirleriyle, halka yapılan zulmün ve işkencenin karşısında tek bir yürek olarak dikilmenin ve  bu zorba düzene başkaldırmanın destanıdır. Aşık İhsani, halk şiirinde ki, bin yıldır süregelen kaderciliği, mistizmi bir yana atıp kendi dizelerinde, kavgaya, ayaklanışa ve başkaldırıya dönüştürmüştür. Yani  Halk şiiri, Türk toplumunun en aydınlık bir devrimci çağa girmesiyle bir kavga şiirine dönüşerek en yiğit, en yetenekli ustasını da Aşık İhsanı de bulmuştur. Aşık İhsanı kendi kendine yetişmiş bir ozansa da, bu gün Türkiye işçi sınıfının övüneceği aydın bir dövüşçü düzeyine ulaşmanın yollarını bulmuştur. İhsanı sazını eline aldığında karşısında on binlerce dinleyici bulan ve onları coşturmasını, harekete geçirmesini bilen bir ozandır.

       Bütün bunlara rağmen, Aşık İhsanı de kim diyenler oldu. Bunlarda doğaldır. Çünkü, İhsanı’ den ve söylediklerinden rahatsız olanlar, düzene uşaklık eden aydınlar (sözde aydın) vardı. Ama diyenler kimlerdi? Yaptıkları neydi? Ne yapmak istiyorlardı? Bunlara iyi bakmak lazımdı. Aşık İhsanı bu tip biriyle tartışırken; adam “Bu gün yapılan bir sanat en az elli yıl sonra anlaşılmalıdır..” diyordu. İhsanı de ona cevaben “o zaman neden kendinizi şimdi yoruyorsunuz..? elli yıl sonra kalkın yapın sanatınızı!” deyip cevabını en okkalı tarafından yapıştırıyordu.

                   Fransızların ünlü gazetesi “La Monde” Türkiye de ki, Aşık İhsanı'nın  başlattığı hareketten övgüyle söz etmektedir. “bu gün köylerden gelen yeni  bir ozan türünün olağanüstü bir biçimde yeşermesi yayılması, misli görülmemiş bir politik ve sosyal bilinçlenmeye tanıklık etmektedir. Bu ozanlar sadece türkü söylemekle yetinmeyip, İhsanı ve dostlarının şiirleri küçük kitapçıklar halinde bütün ülkeye dağıldığı gibi haftalık dergilerde de yayınlanmaktadır. Bu yeni akımın öncüsü Aşık İhsanı'nın buluşlarına bazı halk ozanları da katkıda bulunmuşlardır. Günümüzde sadece Viatnam savaşına koyan ozanlarda görülen açık sertlik Aşık İhsanı'nın ilk göze çarpan özelliğidir.” Şöyle ki: Bizim köyün kel ağası bir sabah/Çökmeye başladı çöktü ha çöktü./Boğazından aldığını burnundan/Dökmeye başladı döktü ha döktü.

          Bu denli içerde ve dışarıda sanatını kabul ettirmiş ve kendinden söz ettirmeyi başarmış olan Aşık İhsanı’yi kendi yoz aydınlarımız ve kafatasçı yazarlarımız görmezden geliyor, bunun  böyle olmadığını yazıyorlardı. Çünkü İhsanı'nın yazdıkları, söyledikleri onların işine gelmiyordu. Ustanın her sözü onların kafasına  balyoz gibi iniyordu. Ama Aşık İhsanı bu kafatasçı ve ırkçı düşünen yazarların aydınların yazmış ve söylemiş olduklarına gülüp geçiyor, o her biri balyoz gibi inen şiirleriyle cevap veriyordu. Onlara göre sanat burjuvazinin tekelindeydi, halk arasından ve köyden gelen birisi bu denli alkışlanacak düzeyde sanat yapamazlardı. Nitekim zaman, her zaman olduğu gibi, yine onları yanılttı, çünkü La Monde gibi ünlü bir gazetede dünyanın bir çok değerinden bahsedilmesi veya yazılıp çizilmesi doğaldır. Ancak La Monde’un hiç okul yüzü görmemiş; halk ozanı olmadan önce yeryüzünde çobanlık, yer dibinde maden işçiliği yaparak yaşamını sürdüren Aşık İhsanı usta gibi birini bu değerler arasına alarak kendisine sayfalar dolusu yer vermesi olağan üstü bir olay olsa  gerek. Ama kafatasçı,  İhsanı düşmanları bunun farkında mı? İsterse olmasınlar. Onun yaratıcısı işçi sınıfı bunun farkında ve bilincin de ya bu ona yeter.

    “Benim adım emekçidir dört  bucak/Bir gün ayak seslerini duyacak/Ve benim önümde duramayacak/Boynunun üstüne yıkılacaksın!”


Yorumlar - Yorum Yaz
KİTAP SATIŞ
Üyelik Girişi
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam95
Toplam Ziyaret240632
Site Haritası