ALTI MAYIS’A DAİR[1]
Denize zincir vurdular
Yusuf Aslan’ı sordular
Darağacını kurdular
Altı Mayıs şafağında
Her altı mayıs şafağının alaca karanlığında
İçimi sıkıntı basar, kalbim sıkışır
Göğüs kafesimin içinde, bir mahkûm misali
Taş duvarları yumruklar gibi, alabildiğine çarpar.
Demir kafes içindeki aslan edasıyla kükreyerek,
Yaklaşır Deniz darağacına
Ayaklarında pranga, kollarında zincir
Vurma zalim cellât vurma sehpaya
Sehpa devrilirse Deniz'im incir.
Sehpada haykırır Deniz
Halk için öldük diyor biz
Üç tane gence kıydınız
Altı Mayıs şafağında
Her altı mayıs şafağının alaca karanlığında
Gökyüzü yere iniyor, ay doğmuyor
Karanlık bastırıyor üzerimize
Kapılar açılıyor, yaratılan bu kanlıklara
Aydınlığı yok edercesine, karartıyor yeryüzünü
Ve ayak sesleri geliyor karanlığın içinden,
Yaklaşıyor Hüseyin darağacına
Kolların da zincir
Vurma zalim cellât vurma sehpaya
Sehpa yıkılırsa Hüseyin'im incir.
Hüseyin sehpaya vurdu
Cellatlar seyirci durdu
Aslanım haykırıyordu
Altı Mayıs şafağında
Her altı mayıs şafağının alaca karanlığında
Sesler yükselir gecenin içinden
Mamak’ın yamaçların da
Ağıt olur gece kondular da, unutulmadan söylenecek
Gökyüzü bile dayanamaz bu sese patladı patlayacak
Yıldızlar ağlaşır gözyaşlarını dökerek üzerimize.
Ve yırtılır gecenin sessizliği
Yaklaşırken Yusuf darağacına
Altı mayısın alaca karanlığında
Ayaklarında pranga kollarında zincir
Vurma zalim cellât vurma sehpaya
Sehpa yıkılırsa Yusuf'um incir.
Komünistim onlar ölmez
Onlar bir çiçektir solmaz
Gidenlerde geri gelmez
Altı Mayıs şafağında
Vurma zalim cellât vurma sehpaya
Sehpa yıkılırsa yoldaşlar incir
Onlar incinirse ey kanlı cellât
Dayanmaz yüreğim, yüreğim sancır.